Enigma: Bir İkinci Dünya Savaşı Filminden Daha Fazlası

2. Dünya Savaşı klasiklerine aday olabilecek filmlerden birisi olan Enigma aynı zamanda Alan Turing’in bir biyografisi niteliğinde. Mekan kullanımları, kurgusu ve renkleri ile oluşturduğu atmosfer bize muadillerini anımsatıyor. Bilincimizde ise sunulan duygu atmosferi, daha önce benzer filmler izlediyseniz çağrışımlar yapabiliyor. Filmin 7 dalda Oscar adaylığı bulunuyor. Senaryo bakımından iyi seçilmiş bir yaşam kesiti ve gerçekliğin yansıtılması açısından saf bir akışa sahip. Bu nedenle akıcı bir film olduğunu düşündüm. Morten Tyldum’un yönetmenliği ise tecrübe ve bilgisini konuşturan bir başarıya sahip.

2. Dünya Savaşı klasikleri düşünüldüğünde, savaşın militarist ya da holokost konularından farkı ile diğerlerinden ayrılıyor. Teknik ve stratejik bir konuya değinen film, bize salt 2. Dünya Savaşı açısından değil, bir kaşifin biyografisi ya da teknik bir detayın işlenmesi açısından da belgesel tadında bilgi sunuyor.

Enigma Film Metnine Bakış

Film gerçek bir olaya dayanıyor ve Andrew Hodges‘in Alan Turing: The Enigma adlı kitabının sinemaya uyarlanmış hali. Aynı zamanda 1986 tarihinde yazılan “Breaking the Code” isimli oyundan esinlenmiştir. Aynı zamanda filmin orijinal ismi “The Imitation Game” makinelerin insan düşünme mekanizmasının bir taklidi olabileceği konusundaki Alan Turing makinesine atıfta bulunuyor. Aynı zamanda bu isim metaforik açıdan Turing’in bir dahi olarak farklı davranışları nedeniyle insanlarla işbirliği yapma ve onların davranış modellerini taklit edebilme yeteneğine de gönderme yapıyor.

Almanların kırılamaz olarak bilinen şifreleri Enigma’nın kırılmasının arkasındaki bilgisayar teknolojisinin başlangıcı olan mekanizmanın kuruluşu, olmayanlar ve başarılanları anlatıyor.

Bu başarının arkasında Alan Turing’in başında olduğu İngiltere’nin en dahi kriptolog, filolog ve matematikçiler var. Savaş salt Almanlara karşı değil, zamana karşı da verilmektedir. Bu yoğun baskı ise savaş stresinin sadece cephede değil her mekanda hissedilmesine neden oluyor. Bu koşullar altında ekipten bir gizlilik istenmektedir. Filmin atmosferinde verilen bu duygu ise savaşın bütün mekanlara zuhur etmesini gösterebilmesi açısından başarılı. İstihbarat bilgisinin Nazilerin zayıflatılmasında ne kadar önemli olduğunu göstermesi açısından da kesitten öte savaşın sonuna giden yolu özetler ve net biçimde ortaya koyar şekilde.

Film bir yönüyle Alan Turing’in yaşam öyküsünü de ele alıyor. Dahiliği ile genç yaşta dikkatleri üstünde toplayan Turing, çoğu toplumsal tabakada farklı olanın dışlanması sonucunun doğurduğu nedenlerle yalnızlaşıyor. Bu yönüyle son yılların sinemasında bir portre sunan ‘farklıların öyküsü’ de, başka bir klâsik 2. Dünya Savaşı konusuyla harmanlanmış oluyor. Geleceğini belirleyen bu yalnızlaşma ile bir hayat hikâyesi kesiti filmin konusu oluyor.

Turing’in cinsel tercihleri konusunun çarpıcı şekilde işlenmesi de bireyin gerilim toplumu içinde bireysel gerilimlerini görebilmek açısından özel bir örnek. Savaş dönemlerinde baskı alanları genişlerken, cinsel yönelimin illegalliği ile bu ortam içinde seyircinin ‘acıdığı’ bir kahraman oluyor.

Enigma bu savaş ortamı ve bireyin yalnızlaşması ile bize bir bağlaşımsal sonuç hazırlıyor. Turing’in icat ettiği mekanizma, çağımızın ayrılmaz parçası olan bilgisayarların atası oluyor ve savaşın belirleyicisi olduğu buluş, savaşın sonunun da mujdeleyicisi oluyor. Şüphesiz bu noktada Alan Turing’in katı bilimsel disiplini ve duygusu su götürmez bir gerçek. Hatta bu buluşa ve savaşa giden yolda kurban edilmesi gerekenler bile olabiliyor. Buna direnme imkanları ise bilimsel soğukkanlılık içinde eriyor.

Enigma Oyunculukları

Genç Alan Turing’i Alex Lawther canlandırıyor. Alan Turing 27 yaşına geldiğinde ise bu rolü Benedict Cumberbatch devralıyor. Sherlock dizisinden de tanıdığımız Benedict Cumberbatch, kariyerindeki en iyi oyunculuklarından birisini sergiliyor.

Toplum tarafından zekası ve kimliği ile dışlanırken, çağdaş toplumun temellerini atan Turing korumacı yaklaşımların baskısı altında kalıyor. Bu onu hazin sona da götüren bir gerçeklik halini alıyor. Fakat tarih bugün onu alkışlıyor. Bu karakterin 27 yaş sonrasını canlandıran Benedict Cumberbatch ise filmde potansiyel gerilimi, toplumsal baskıyı bize iyi yansıtıyor.

Enigma’ya Teknik Açıdan Bakmak

Film bu iflme kadar hiç uzun metrajlı film senaryo deneyimi olmayan Graham Moore tarafından yazılıyor ve  hiç İngilizce film yapmayan bir yönetmen tarafından yönetiliyor.

Yönetmenin aldığı kesitler giriş, gelişme ve sonuç örgüsüne bağlı biçimde işliyor. Fakat dikkat edilmesi gereken nokta filmin kronolojik değil bağlamsal işlenmiş olması. Bu nedenle izleyiciyi uyuşturucu değil dikkatini çekebilecek detaylarla kurgulanmış.

Moore ve Tyldum film boyunca üç zaman dönüşü yaşatıyor: Alan Turing’in lise yıllarında yeteneklerinin ortaya çıktığı zamanlar, savaş yıllarında kahraman olması ve 1950’lerin savaş sonrası Britanyası.

Görüntü yönetmeni Fascar Faura ve film müziklerini yapan Alexandre Desplat, filmin başındaki sempatiyi yansıtan görüntü ve müzik evrimini, zamanla karanlık renk ve nota dizilim ve vuruşlarına çevirerek, filmin görülmeyen savaşını iyi yansıtırken yavaş yavaş bizi hazin sona da alıştırıyor. Sonra doğru gidiş toplumsal kodların renklere ve notalara işlenişi olarak yavaş yavaş bizim üzerimizde de bir baskı yaratıyor. Filmin bitişi ile biten bir hayat gibi, seyirci de görsellik ve ezgi ile sunulan bu gerilimden kurtulma ile aslında bir anlamda Turing’in seçeneğini hissedecek düzeye ulaşıyor.

Filmde verilmek istenen işlendiği için diğer konulara değinmemesi anlamlı olmuş gözüküyor. Çünkü zaten yeterince yoğun bir senaryo içinde bu durum tabloyu bulanıklaştırır, hafıza dengesini bozabilir ve akışı yavaşlatabilirdi. Bu türlüsü aynı zamanda Alan Turing’in biyografisi olmaktan öte iş yapmazdı. Bu anlamda senarist iyi iş yapmış gözüküyor.

Yazarımızın daha fazla yazısına bakmak için tıklayınız.

Yorum yazabilirsiniz