Saniyenin keşfi bugünün teknolojik gelişmeleri düşünülünce küçük gelir. Fakat bu keşif bugünü yaratan büyük bir adımdır. Saatin saniye göstergesi, neredeyse bütün kol saatlerinde olmasına karşın saati söylerken bizi pek ilgilendirmez. Fakat hareketini gözlemleyemedigimiz akrep ve yelkovan yerine, bize zamanın geçtiğini hatırlatır. Kimi kol saatlerinin saniye göstergesi milisaniye hassassiyettedir. O kadar önemli gözükmese de birçok yarışma milisaniye bazında kazanılmaktadır. Bu hassasiyet ise 20. Yüzyılın başı ile birlikte ölçülmeye başlandı.
Antik dönemlerde zaman gezegen hareketleri ile belirleniyor daha çok güneş saati kullanılıyordu. Bu nedenle bu insanlar, saniye göstergesini geçin akrep ve yelkovandan bile haberleri yoktu. Bu göstergeler 1700lü yıllardan sonra keşfedildi. Saniye göstergesi ise 1850li yıllara doğru kullanıma başlandı. Artık günümüzde saniye göstergesi milyarda bir hassasiyette çalışabilecek kapasitede.
Teknik Gelişmelerle Saniyenin Keşfi
Mekanik saatler ile birlikte keşfedilen sistem, bir kütlenin asılı olduğu sicimin harmonik hareketine dayanır. Günün kısalığı ve aralığına bağlı değişen güneş saatleri böylece terk ediliyordu.
Zamanı kesin olarak ölçme ihtiyacı duyan keşişler, zamanın mekanik ölçümü için ilk girişimlerde bulunmuşlardır. Buluşlar genellikle ihtiyaca yönelik olduğu için saatin çalışma prensibi belirli zaman aralığına saatin ilan edilmesiydi.
Mekanik saat tasarımları gittikçe ünlendi. Giovanni di Dondi bu konuda en çok bilinenler arasına geçti. Gündüz gece uyuşmazlığı olan saatler 1300lü yıllarda mekanik sistemlere geçilmesi ile terkedildi. Gün süresini denk aralıklı bölümleyen ilk saat sistemi Saint Gottard kilisesinde kurulmuştur. Bu sistem gittikçe kıtaya yayılmıştır. Bu sisteme vargel düzeni denmiş, sistem 3 yüzyıl güncelliğini korumuştur.
16. yüzyıl mucitlerinden Peter Heinlein zembereği keşfetmiş, daha portatif saatler taşınmak için elverişli hale getirilmiştir. Eski saatlerde kadran, akrep ve yelkovan yoktu. Okur yazarlığın düşük seviyelerde olması saatlerde rakam yerine ses uyarısı yöntemine baş vurmayı gerekli kıldı. 1344 Dondi’nin günü yirmi dörde bölmesi ile ilk kez kadran kullanıldı.
Salınım harmonik hareket ilkesinin sarkacın uzunluğuna bağlı olduğu ilkesini kesfederek sarkaçlı ilk saati tasarlayan Galileo bu sistemi ölümüne yakın bir zaman bulmuş ve gerçekleştirememistir. Ölümünden on dört yıl sonra Christian Huygens ilk sarkkikadan az hata veriyordu. İlk olarak sağlanan bu hassaslığı, Huygens çalışmalarıyla hatayı günde 10 saniyeye düşürerek, arttırmıştır.
Christiaan Huygens’in günde 10 saniye hatalı 2. saati, saniyenin keşfi için neredeyse tamamlayıcı bir adımdır. Fotoğraf: Rob Koopman
Saniyenin Keşfinin Önemi
Doğada olan olaylar saniyede değil, saniye diliminin yüzde birinde olup biter. Bu nedenle saniyenin keşfi zamanı bur derecede bölümlendirmek için önemli bir yer turar. Bir tren yaklaşık 3 metre, uçak 7 metre, ses 20 metre yol alabilmektedir. Gezegenimiz kendi çevresinde 3 metre, ışık 30 000 metre yol alabilir. Biz canlı organizmalar için de durum farklı değil. Sivrisinek bu süre zarfında 1000 kez kanat cırpar. İnsanlar gözlerin 4 milisaniyede kırpar. Bu zaman zarfında sivrisinek dörtyüz kez kanat açıp kapatmıştır. Yeryüzünden 250 – 300 kilometre yükseklikte bulunan astronotlar için Güneş 24 saat boyunca 16 kez doğar ve batar. Çünkü uzay aracı Dünya çevresindeki bir dönüşünü yaklaşık 90 dakikada tamamlar.
Ulaşım teknolojilerindeki gelişmeler ise insanlar için zaman kavramını gittikçe etkiler. Hala birçok düşünür zaman kavramının içeriğine katkı sunar. Bu konuda bir örnek olarak David Harvey’in zaman mekan sıkışması kavramını incelemek için tıklayınız.